Soru 1. Bir yanda otogar bir yanda metro -hızlı tren bir yanda kamusal alan bir yanda ticaret birimleri tüm bunların hepsi neyi tanımlamaktadır?  

Soru 2. Tanımlanan alanın yakın çevresi ve kentle kurduğu ilişki nedir ? Bize ne anlatmaktadır.

Soru 3. Programdan dolayı yoğun ve iri bir yapılaşma oluşturacak yapının çevre ve İzmir ile kurduğu bağ nasıl olmalıdır?

Soru 4. İzmir in sosyal omurgası nedir? Tasarım alanımızda da bu olguyu-omurgayı nasıl devam ettirebiliriz?

Soru 5. İzmir kent hayatının-kültürünün bir yapı versiyonu yapılabilir mi?

Soru 6. Alan içi yerleşim nasıl olmalı ve Araç-yaya ve toplu taşıma ilişkileri nasıl çözülmeli?

Soru 7. Çok yeni bir konu olan pandeminin de bir sorun olarak ele alınıp yapıların-alanın  ve yerleşimin bu sorunu da kapsayacak şekilde çözümünün irdelenmesi.

Bizim için çok önemli olan bu sorularla başladı tasarım sürecimiz. Bir yandan düşünürken soruları bir yandan karşılığını bulmaya çalıştık çizgilerle.  Ama aklımızdan hiç çıkmayan çok önemli bir konu vardı. O da İzmir kent hayatının yapı versiyonunu yapabilmek. Bizce bu transfer merkezinde  gelen-giden yada geçen herkese gösterilecek ve anlatılacak en iyi şey buydu.

İzmir’in en önemli özelliklerinden birisi kendine özgü açık alan kullanımları; dış mekan ve avlu kullanımı ile şekillenen yaşam şeklidir. İzmir’de olma - İzmirli olma, kentin sokaklarında – avlularında olma, caddelerinde ve dış yaşam hayatına eklemlenmedir. Her zaman meydanlarında, avlularında, iç bahçelerinde, yapı aralıklarında, sokaklarda otururken, dinlenirken, çalışırken ya da gezerken İzmir’de olduğunu bir şekilde hisseder ve rahatlarsın. Biz de İzmir’in kendine has özgür-bağımsız-huzurlu ve rahat kent hayatının bir yapı versiyonunu yapmaya çalıştık. İç ve dış mekan geçirgenliği olan, kendi içinde yeşil avluları olan, iç bahçeler barındıran, gölgelikli alanları olan, , bir yerden bir yere giderken biraz dışarı çıkabileceğin, aralıkları ufak sokakları olan bir yapı yapmayı hedefledik.